Yarın gerçekleşecek duruşma öncesinde ARTICLE 19, gazeteci Baransel Ağca’nın yargılandığı İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesine bir uzman görüşü sundu. “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” isnadıyla yargılanan Ağca mahkumiyet durumunda 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya. Uzman görüşünde ARTICLE 19, Ağca’ya yönelik suçlamaların hukuki meşruiyetini uluslararası ve Avrupa insan hakları standartları çerçevesinde inceledi.
Türk Ceza Kanunu’nun 216/3. maddesi çerçevesinde Ağca hakkında devam eden kovuşturma, Ağca’nın İslam’da alkol yasağının tarihsel bağlamına mizahi bir atıfta bulunan bir sosyal medya paylaşımından kaynaklanmaktadır. Söz konusu sosyal medya paylaşımının kolluk görevlileri tarafından yasadışı veya zararlı olarak algılanan içerikleri tespit etmek için sistematik olarak sosyal medyayı izlenmesi yöntemi olan ‘sanal devriye’ ile tespit edildiği bilinmektedir. Davanın bir sonraki duruşması yarın, 7 Kasım 2023 tarihinde gerçekleşecektir.
ARTICLE 19, Ağca hakkındaki kovuşturmanın Ağca’nın ifade özgürlüğünün ihlal ettiğini; kovuşturmanın konusu olan Türk Ceza Kanunu’nun 216/3 maddesinin ise yasallık, zorunluluk ve orantılılık kriterlerini karşılamadığı için uluslararası ve Avrupa insan hakları standartlarıyla uyumlu olmadığını ve bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Uzman görüşü, İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin davayı ele alırken göz önünde bulundurması gereken aşağıdaki ana konuları vurgulamaktadır:
- Uluslararası insan hakları kuruluşları, dini inançların korunmasının ifade özgürlüğünü kısıtlamak için meşru bir gerekçe olarak öne sürülmesini defalarca reddetmiştir.
- Din özgürlüğü, rahatsız edici ifadelerden korunma hakkını içermemektedir. Yalnızca şiddete, ayrımcılığa veya bireylere karşı düşmanlığa teşvik eden dini nefret örnekleri ifade özgürlüğünün sınırlanması için meşru bir temel oluşturacaktır; ancak Ağca’nın sosyal medya paylaşımı bu özelliklerin hiçbirini taşımamaktadır. Gazeteci sosyal medya paylaşımında, ilgili dogmanın resmi yorumuna alaycı bir yaklaşım katmış olsa da söz konusu paylaşım şiddet, ayrımcılık veya düşmanlığa teşvik eden hiçbir unsur içermemekte; belirli bir inanç veya inanca sahip bireylere yönelik nefret ifade etmemektedir. Bu nedenle bu sosyal medya paylaşımı uluslararası ifade özgürlüğü standartları ile korunan ifadeler kapsamında değerlendirilmelidir.
- Savcılığın, Türk Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen, delil toplama amacıyla kolluk kuvvetlerinin sosyal medyada proaktif olarak yürüttüğü “sanal devriye” faaliyetine dayanması, savcılığın iddialarının yasallığını zayıflatmaktadır. Yerel muhakeme hukuku kapsamındaki yasallığın ötesinde, kolluk tarafından sanal devriye faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği açısından ciddi endişelere yol açmaktadır.
ARTICLE 19, Ağca’ya yönelik suçlamaların düşürülmesini, dini değerleri koruma bahanesi altında ifadeyi haksız yere sınırlayan Türk Ceza Kanunu’nun 216/3 maddesinin iptal edilmesini, ve demokratik toplum ilkelerini baltalayan yasadışı gözetleme uygulamalarına (sanal devriye) son verilmesini talep etmektedir.