BM. İnsan Hakları Konseyi 35. Özel Oturum
Bölüm 4: Konseyin ilgi alanına giren insan hakları meseleleri
15 Haziran 2017
Sayın Başkan,
Uluslararası PEN ve ARTICLE 19 olarak, 2016 Temmuz’undaki başarısız darbe girişiminden bu yana Türkiye’de ifade özgürlüğü ve diğer insan hakları özgürlüklerine dönük süregelen baskıları BM İnsan Hakları Konseyi’nin dikkatine sunuyoruz.
Türk Hükümeti, otoriter politikalar uygulamak için darbeyi bir bahane olarak kullanmaktadır. Kasım ayında Türkiye’yi ziyaret eden BM Özel Raportörü’nün düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı konusunda belirttiği gibi, bağımsız ana akım medya neredeyse tamamen susturulmuş durumda. Wikipedia’ya erişim Nisan ayından beri yasak. Yaklaşık 1300 dernek ve 180 medya kuruluşu kapatıldı ve devlet kurumlarında çalışan 145.000 kişi görevden alındı. Akademisyen ve çevirmen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, işlerine geri dönme talebiyle Mart ayında açlık grevine başladılar. Taleplerine karşılık vermek yerine Türk yetkililer onları tutuklama yoluna gittiler ve şu an hapisteler. Yarın, açlık grevlerinin 100. günü olacak. Öğrencilerine ders vermek varken şimdi ölümle karşı karşıyalar.
Türkiye büyük bir cezaevine dönüşüyor. Darbe girişiminden bu yana, muhalefet partisi HDP’nin milletvekilleri dahil 40.000’den fazla kişi demir parmaklıkların ardına atıldı. Polis gözetiminde işkence ve kötü muamele iddiaları yaygınlaştı, kısa süre önce ulusal insan hakları örgütleri kayboldukları söylenen 11 kişinin adlarını açıkladılar. Darbeden sonra tutuklanan en az 8 kişi cezaevinde intihar etti.
Kürt gazetecilerin tutuklanması, kendi medya kuruluşlarının kapatılması ve seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumların atanmasıyla, Türkiye’deki Kürt nüfus varolan durumdan orantısız biçimde etkilenmeye devam etmektedir.
Darbe girişiminden bu yana Türkiye’nin yargı sistemi sıra dışı bir saldırıya maruz kaldı. Yargı bağımsızlığının içi, politik atamalarla boşaltıldı. Gazetecileri serbest bırakan yargıçların görevden alınması, yargıçların politik etkiyle karar vermeleri için baskı altına alındıklarını göstermektedir. Darbeden beri tutuklu bulunan gazetecilerin duruşmaları yakında başlıyor. Ahmet ve Mehmet Altan dahil on yedi gazeteci 19 Haziran’da mahkemeye çıkacaklar. Cumhuriyet gazetesi çalışanları, yaklaşık bir yıllık tutukluluğun ardından 24 Temmuz’da hakim önüne çıkacaklar. Gazetecilerin muhatap olacağı yargılamanın niteliği konusunda son derece kaygılıyız.
Sayın Başkan, bu rakamlar birer sayıdan ibaret değildir. Türk yetkililer olağanüstü hal durumunu, eleştirileri engellemek ve muhalifleri susturmak için kullanmaya devam ederken, hayatları parçalanmış insanlardır bunlar.
Bu Konseyi, Konsey üyelerini ve gözlemci devletleri, Türk yetkililere aşağıdaki konularda çağrıda bulunmaya davet ediyoruz:
- Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullandığı için cezaevinde tutulan herkes derhal serbest bırakılmalıdır.
- Kapatılan medya kuruluşlarının açılmasına ve bağımsız çalışmasına izin verilmeli ve bağımsız haber kuruluşlarına dönük idari müdahaleler durdurulmalıdır.
- Yargı bağımsızlığı desteklenmelidir. Hukuksuz tutuklamanın, gözaltının veya görevden almanın mağduru herkes, durumunun yeniden değerlendirilmesi ve haksızlığın giderilmesi hakkına sahip olmalıdır.
- Olağanüstü hal sona ermelidir.
Teşekkür ederiz Sayın Başkan